Özgül öğrenme güçlüğünün bir alt grubu olan okuma güçlüğü (disleksi), çocukların eğitim hayatını olumsuz etkileyen ve erken teşhisin büyük önem taşıdığı nörogelişimsel bir farklılık olarak kendini gösteriyor. Öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerin ise yüzde 80’ini oluşturuyor. Bu sorunla karşı karşıya kalan aileler genellikle özel eğitim merkezleri, ek dersler ve terapiler gibi geleneksel çözümlere başvuruyor. Söz konusu yöntemler her ne kadar değerli olsa da yüksek maliyetleri, uzun süreye yayılmaları ve erişilebilirlik sorunları nedeniyle birçok ailenin tam olarak faydalanamamasına neden olabiliyor. Ancak teknolojinin ve yapay zekânın hayatımızın her alanında yer alması, soruna yepyeni daha etkili ve erişilebilir bir çözüm sunuyor.
Her çocuğun kendi özelinde farklı belirtilerle ortaya çıkan özgül öğrenme güçlüğü, çocukların okul performansını ve yeni bilgileri edinimini olumsuz etkilerken matematik, okuma veya görsel algı gibi alanlarda kendini gösteren bir eğitimsel bozukluk olarak tanımlanıyor. Okurken ‘b’ ve ‘d’ gibi harfleri karıştırma, harflerin yer değiştiriyormuş veya üst üste biniyormuş gibi algılanması gibi belirtilerle kendini gösteren bu durum, çocuğun çoğu zaman dikkatsiz veya tembel olarak yanlış algılanmasına neden oluyor.
Yaklaşık 100 milyar nöron ve 100 trilyon sinaps bağlantısı içeren beynin eşsiz ve farklı bir şekilde çalıştığı düşünüldüğünde standart eğitim yöntemlerine adapte olamayan çocuklar için kişiye özel bir yaklaşım gerekiyor. Geleneksel özel eğitim merkezlerinin sınırlı eğitim saatleri ve uzman öğretmen kadrosundaki yetersizlik, bu yoğun kişisel ihtiyaçlara cevap vermekte zorlanıyor.
Her çocuğun öğrenme hızına ve şekline uygun, kişiselleştirilmiş ve teknoloji tabanlı çözümler hayati bir önem taşıyor. Somut ve yaratıcı materyallerle desteklenen bu yenilikçi sistemler, çocukların öğrenme potansiyellerini tam olarak ortaya çıkarmalarına olanak tanıyor ve gelişim süreçlerini olumlu yönde destekliyor. Bu noktada beynin 14 farklı kanalından aldığı sinyalleri analiz ederek her çocuğun öğrenme sürecini detaylı bir şekilde analiz eden Auto Train Brain, Türk bir annenin çözümü ile tüm dünyaya şifa oluyor.
“Spor Yapar Gibi Beyin Egzersizi”
Bu çocuklar için kapsamlı bir eğitim programının ve sürekli desteğin şart olduğunu belirten Auto Train Brain Ceo’su Dr. Günet Eroğlu, “Ben de üstün zekalı bir çocuğa sahip bir anne olarak bu süreçteki zorlukları bizzat tecrübe ettim. Geleneksel yöntemlerin yetersiz kaldığını ve bu durumun temelinde aslında beyindeki sinaptik bağlantıların zayıf olmasının yattığını fark ettim. Nasıl ki spor yaparak kaslarımızı güçlendiriyorsak, bu tarz uygulamalar da özel beyin egzersizleriyle beynin zayıf sinir bağlantılarını güçlendiriyor, adeta yeni nöral yollar inşa ediyor.
Bu nöroteknoloji tabanlı uygulamalar, beynin farklı kanallarından aldığı sinyalleri analiz ederek her çocuğa özel bir yol haritası çıkarıyor. Bu sayede, sorunun köküne iniyor ve her çocuğa kendi ihtiyacına göre şekillenen, kişiselleştirilmiş bir çözüm sunuyor. Bizim en büyük avantajımız ise bu desteği ulaşılabilir kılmak oluyor. Aileler, çocuklarını bir eğitim merkezine götürmekle zaman kaybetmiyor ister evde ister seyahatte, istedikleri her yerden bu eğitimi alabiliyorlar. Bu esneklik hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlayarak çok daha fazla çocuğa şifa oluyor ve onların potansiyellerini tam olarak ortaya çıkarmalarına olanak tanıyor” dedi.