Gıda sektöründe en çok konuşulan ve zaman zaman tartışmalara konu olan ürünlerin başında gelen tavuk eti, doğru üretimle hem sağlıklı hem de sürdürülebilir bir besin kaynağı olabiliyor. Çanakkale’de faaliyet gösteren AK PİLİÇ, bu noktada hem üretici sorumluluğunu hem de tüketici bilincini öne çıkaran örnek bir marka olarak öne çıkıyor.
1994’ten Bugüne Uzanan Bir Üretim Hikayesi
Firmanın kurucusu, sektöre 1994 yılında adım attıklarını ve 1997’den bu yana aktif üretim yaptıklarını belirtiyor. AK PİLİÇ’in kuruluş felsefesi ise net:
“Yemediğimizi üretmeyiz.”
Bu anlayış, sadece bir pazarlama cümlesi değil; işletmenin temel etik duruşunu ve üretim süreçlerine yaklaşımını tanımlıyor.
“Biz Tavuk Değil, Piliç Üretiyoruz”
Son dönemde tavuk eti üretimiyle ilgili spekülatif haberlerin arttığını vurgulayan firma yetkilisi, özellikle sosyal medyada yayılan “21 günde tavuk yetişiyor, sağlıksız büyüyor” gibi iddialara net cevap veriyor:
“21 gün, kuluçka süresidir. Kesim süresi 43-45 gündür. Bu yüzyıllardır böyledir.”
Firmaya göre hızlı büyüme, GDO veya kimyasal kullanımıyla değil, probiyotik ve enzim destekli yem teknolojisi sayesinde gerçekleşiyor. Modern üretim teknikleriyle sağlıklı gelişim sağlanıyor.
Kontrollü, Doğal ve Takip Edilebilir Üretim
AK PİLİÇ’in en önemli farklarından biri, tüm üretim sürecini birebir takip edebilme yeteneği. Küçük ölçekli, denetlenebilir bir yapıya sahip olması, yem rasyonundan kesim sürecine kadar tüm aşamaların kontrol altında tutulmasına olanak sağlıyor.
“Kendi çocuklarımla birlikte bu eti tüketiyorum. Tüketiciye yalan söyleyemem.”
Bu cümle, AK PİLİÇ’in güven politikasını en yalın haliyle özetliyor.
Lezzet Ayrıntıda Saklı
Düzenli piliç eti tüketenlerin AK PİLİÇ ürününü kolaylıkla ayırt edebildiğini belirten yetkili, bu farkın hem kullanılan yemdeki formülasyondan hem de hayvanların yaşadığı ortamın doğallığından kaynaklandığını ifade ediyor.
Sektörde Bilinçli Tüketiciye Çağrı
Gıda güvenliği açısından tüketicilerin daha bilinçli olması gerektiğini söyleyen firma, sadece ucuz fiyat değil, üretim şartlarının da sorgulanmasını öneriyor.
“Sağlıklı beslenmek sadece bir tercih değil, bir hak. Biz bu hakkı sağlıyoruz.”