Editor Editor

Editor Editor

22 Ekim 2024 Salı

Bahçeli: “FETÖ Elebaşı Gülen Allah’a Hesap Vermek Üzere Öldü”

Bahçeli: “FETÖ Elebaşı Gülen Allah’a Hesap Vermek Üzere Öldü”
0

BEĞENDİM

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölümü üzerine sert ifadelerle değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli, “Gülen, Allah’a hesap vermek üzere gitti. Dileğim, ihanetinin bedelini tek tek ödemesi ve cehennemde ebediyen yanmasıdır” dedi.

Bahçeli, konuşmasında Türkiye’nin geleceği için önemli mesajlar vererek, “Bugünden sonra ülkemin şafağı bir başka sökecektir. Türkiye Yüzyılı yürüyüşüne hız verme zamanı gelmiştir” ifadelerini kullandı. Gülen’in, “casusluk eğitimi aldığı topraklarda” öldüğünü belirten Bahçeli, “Yapılan hiçbir ihanet kimsenin yanına kalmaz” şeklinde konuştu.

Ekonomik Vurgular

Toplantıda Türkiye ekonomisine de değinen Bahçeli, “Türkiye’nin çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Yeter ki isteyelim ve sırt sırta verelim” dedi. Ekonomik zorluklarla başa çıkmak için güçlü bir birliktelik çağrısı yapan Bahçeli, “Her vatandaşımızdan bir bahane ile 750 lira almak yerine, tüm vatandaşlarımıza artan zenginlikten pay vermek hayal değildir” şeklinde konuştu.

Yenidoğan Bebek Ölümlerine Tepki

Bahçeli, son günlerde Diyarbakır, Tekirdağ ve İstanbul’da yaşanan yenidoğan bebek ölümleri hakkında da sert eleştirilerde bulundu. “Bu tür sapkınlıklar, insanlığın yüz karasıdır” diyen Bahçeli, bebeklere ve masum insanlara yönelik suçların önlenmesi gerektiğini vurguladı.

Sağlık Bakanı’na Destek

Bahçeli, Sağlık Bakanı’nın istifasını istemenin “ahlaksızlık” olduğunu belirterek, bu tür yaklaşımların art niyet taşıdığını savundu. MHP lideri, bebek katillerinin en ağır şekilde cezalandırılmasını beklediğini söyledi.

Seçimlerin Zamanında Olacağı Vurgusu

Son olarak, Bahçeli, Türkiye’de güven bunalımı olmadığını ifade ederek, “Seçimler zamanında yapılacaktır, herkes siyasi hesabını buna göre yapmalıdır” şeklinde konuştu. Bahçeli, yeni bir çözüm sürecine ihtiyaç olmadığını, Türkiye’nin birliği için dürüst ve samimi adımlara ihtiyaç duyulduğunu da sözlerine ekledi.

Bahçeli’nin açıklamaları, hem iç politikada hem de ekonomik konularda MHP’nin güçlü duruşunu pekiştirirken, güvenlik ve milliyetçilik odaklı söylemlerinin ön planda olduğunu gösterdi.

Kaynak:https://www.ensonhaber.com/

Devamını Oku

Bahçeli’den Tarihi Çağrı: Öcalan TBMM’de Terörü Bitirdiğini İlan Etsin

Bahçeli’den Tarihi Çağrı: Öcalan TBMM’de Terörü Bitirdiğini İlan Etsin
0

BEĞENDİM

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de yaptığı konuşmada terörle mücadeleye dair bir öneride bulundu. Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın öldürüldüğü durumda TBMM DEM Parti Grubu’nda konuşurken, PKK terörünün sona erdiğini açıklama yapıldığını söyledi.

DEM’li Vekillerle Tokalaşmanın Ardından Yeni Süreç Tartışmaları

Bahçeli’nin, TBMM’nin açılış toplantısında DEM’li vekillerle tokalaşmasının ardından başlayan “yeni çözüm süreci” tartışmalarına ilişkin açıklamalara dikkat çekildi. Bahçeli, terör sorunlarının çözümü için her türlü fedakarlığı yapmayı sürekli olarak vurguladı ve Türkiye’nin yeni bir çözümün ortadan kaldırılmadığını, terörle mücadelede samimi ve dürüst adımlara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı

Kürt Sorunu Tartışmalarına Net Yanıt

Bahçeli, Türkiye’de bir “Kürt sorunu”na ilişkin söylemlere sert tepki göstererek, Türkiye’nin sorununun Kürtler değil, PKK terör örgütü olduğunu ifade etti. “Kürt kardeşlerimizin çözümlerinin çözümü kaçınılmazdır” diyen Bahçeli, ancak bu sorunun kolektif kimlik ve etnik varlığın varlığının büyük bir tehlike olduğunu vurguladı.

Terörle Siyasi Mücadelenin Önemi

Terörle mücadelede mücadelenin yanı sıra toplumsal ve ekonomik adımların da atılması açıklamasını söyleyen Bahçeli, PKK’nın güçlü eylemlerinin başarısızlığa mahkum olduğunu belirtti. Bahçeli, “Terör başka, siyaset başkadır” diyerek, bu iki olgunun birbirinden ayrılması

Bahçeli’den Öcalan’a Çağrı: TBMM’de Konuş ve Terörü Bitirdiğini İlan Et

Bahçeli’nin en dikkat çeken açıklaması ise Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrı oldu. Bahçeli, Öcalan’ın tecridinin olduğu durumda, TBMM’de DEM Parti Grubu’nda konuşarak PKK’nın yapısının mücadelesine son verilmesini önerdi. Bahçeli, “Teröristbaşı, terörün bittiğini, kalması lağvedildiğini haykırsın” diyerek, bu durumda “Umut Hakkı” yasasıyla ilgili düzenlemelerin yapılabileceğini ifade etti.

Kaynak:https://www.ensonhaber.com/

Devamını Oku

“ORTADOĞU’DAKİ SAVAŞ İÇİN TÜRKİYE İLE BİRLİKTE BUNUYAPMAYA HAZIRIZ”

“ORTADOĞU’DAKİ SAVAŞ İÇİN TÜRKİYE İLE BİRLİKTE BUNUYAPMAYA HAZIRIZ”
0

BEĞENDİM

AKTİVİST GAZETECİ SEYHAN SOYLU SIRBİSTAN BÜYÜKEÇİSİ ZORAN MARKOVİC  İLE YAPTIĞI RÖPORTAJIN DETAYLARI!

 

SEYHAN SOYLU: Efendim Sırbistan Büyükelçiliği’ndeyiz ve Büyükelçi Zoran Markovic bizi ağırlıyor. Kapıdan içeri girdik, dokulara baktık, her yer muhteşem, her yer buram buram Sırbistan kokuyor. Ben de çok çok seyahat ederim. Belgrad’a gezdim, müthiş bir yerdir. Olağanüstü güzeldir. Business Channel Turk Dergi konuğumuz Sayın Markovic; bizi ağırladığınız için çok teşekkür ederim.

ZORAN MARKOVİC: Benim için bir Türk medyasıyla iletişimde olmak, aktarmak, hem önemli hem de çok değerli.

SEYHAN SOYLU: Teşekkür ederim sayın ekselans. Türkiye siyasi coğrafya itibariyle çok kritik bir yer. Çok da  önemli bir yer…  Kariyerlerinizi, Türkiye Büyükelçisi olmadan önceki bürokratik geçmişinizi çok merak ediyorum?

ZORAN MARKOVİC: Zaten 10 yıldır Türkiye’deyim. Kariyerime İstanbul’da dört yıl boyunca konsolos muavini olarak başladıktan sonra 2018’den beri Ankara’da büyükelçilik görevimi sürdürüyorum.

SEYHAN SOYLU: Evli misiniz Sayın Markovic?

ZORAN MARKOVİC: Evet evliyim. İki evlilik yaptım. Birer tane çocuğum var. En genç çocuğumda burada Ankara’da bizimle yaşıyor. Ayrıca İstanbul’da da yaşıyor.

SEYHAN SOYLU: Sayın büyükelçi Belgrad inanılmaz popüler oldu ve turizmle ilgili herkesin ziyaret etmek isteği bir ülke?

ZORAN MARKOVİC: Ankara’dan Belgrad’a direkt uçuş yoktu. Şimdi, Ankara’dan Belgrad’a direkt uçuşu başlatabilmek beni çok mutlu ediyor. Bu uçuşu bizzat kendim başlattım. Tam da burada, bu odada bu uçuş konusunda anlaştık ve Anadolu Jetle bizzat kendim görüştüm. Ankara’dan Sırbistan’a seyir hattı düzenledik… Sonrasında Air Serbia tarafından Ankara’dan Belgrad’a direkt uçuş başlatıldı.. Bu sayede bugün Ankara’dan Belgrad’a haftada 7 direkt uçuş var

SEYHAN SOYLU: Turizmle ilgili bir yıl içerisinde ne kadar konuk ağırlıyorsunuz; yani Sırbistan olarak ne kadar turist geliyor?

ZORAN MARKOVİC: 100 bin turist ağırlıyoruz.

SEYHAN SOYLU: 100 bin turist Türk turist mi? Peki toplam totalde?

ZORAN MARKOVİC: Tam olarak tam sayıyı bilmiyorum; Hafta sonu tatilleri için tüm Avrupa çok önemli bir noktada.

SEYHAN SOYLU: Önemli bir nokta 6,5 milyon turist geliyormuş ülkelerine. Yıllık 300 bin Sırp’ta Türkiye’ye geliyor.

Çok çok önemli. Peki, sayın büyükelçi şimdi Ukrayna ve Rusya’yla alakalı bir koridor açıldı; tahıl koridoru. Tahıl koridoru ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: Türkiye’nin bölgedeki oynadığı rol çok büyük ve barışı sağlamak için kilit nokta.

SEYHAN SOYLU: Ne zaman barış gelir? Ukrayna – Rusya barışı ne zaman gelir sizce?

ZORAN MARKOVİC: Özellikle Türkiye sayesinde barış tekrar gelecektir. Çünkü Türkiye’nin de iki ülke ile de iyi ilişkileri var.

SEYHAN SOYLU: Ukrayna’da başlayan savaşta Sırbistan’a gelen ne kadar Ukraynalı oldu?

ZORAN MARKOVİC: Sadece Ukrayna’dan değil Rusya’dan da çok fazla insan geliyordu. 10 bin Ukraynalı, 100 bin Rusyalı.

SEYHAN SOYLU: Ülkenizin dünya siyasetine barışa yaklaşımı nasıl şu an?

ZORAN MARKOVİC: Biz daima barıştan ve tüm sorunların barışçıl çözümünden yanayız. Birleşmiş Milletler Antlaşması’na ve kurallarına saygıyı her zaman savunuyoruz. 90’larda yaşadığımız can kayıplarını anladığımız için Ukraynalıları çok iyi anlıyoruz..

19 NATO ülkesinin Sırbistan’a saldırganlığını dile getirdiğimizde, bu saldırganlığın kurbanı durumunda kaldık. Bombalar altında kaldığımız için Ukrayna halkının çektiği acıyı çok iyi anlıyoruz. Dünyada Ukraynalıları bizden daha iyi anlayabilecek başka bir millet yoktur.

SEYHAN SOYLU: Mareşal Tito ile ilgili düşünceleriz nedir?

ZORAN MARKOVİC: Bugün Sırbistan olarak bilinen Yugoslavya’da doğdum ve büyüdüm. Bu yüzden onun dış politikasını, özellikle de önemli bir politika olan tarafsızlığını çok takdir ediyorum. Mısır’dan Yasser Arafat ve Hindistan ile birlikte Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucularından biriydi. Ve Bağlantısızlar Hareketi’nin ilk konferansı Belgrad’da gerçekleşti.Çok takdir ediyorum. Mısır ve Hindistan Nasır’la birlikte Bağlantısızlık Hareketi’nin öncülerinden biriydi. 1961 yılında Bağlantısızların ilk konferansı Belgrad’da yapıldı.

Bugün Ankara’da çalışarak anladığım kadarıyla, sizin Cumhurbaşkanınız ve Türk dış politikası da tam olarak aynı yolda ilerliyor. Neredeyse tüm Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde ve dünyanın her yerinde var oluyorsunuz. Yani temelde, bugünün Türk dış politikası, üçüncü dünya ülkelerini bir araya getiren Bağlantısızlar Hareketi’ne çok yakın duruyor. Bizim de geçmişte yaptığımız gibi.

Türkiye’de de ayrıca benzer bir bağlantısızlık politikası varmış. Ve geçmişte yaptığı politikalara benziyormuş o yüzden iyi anlıyormuş.

SEYHAN SOYLU: Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile ilgili düşünceleriniz ne?

ZORAN MARKOVİC: Cumhurbaşkanlar arasındaki olağanüstü kişisel ilişkilerin temeli kişisel kimyaya dayanır. Tıpkı halkınızın lideri olan Cumhurbaşkanınız sizin tercihiniz olduğu gibi, bizim cumhurbaşkanımız da bizim tercihimiz. Bunlar her ülkenin iç meselesidir ve biz diplomatlar olarak müdahale etmemeye özen gösteririz. Bu nedenle, Türk halkı olarak yaptığınız her seçimi takdir ediyoruz ve Türkiye’deki her hükümete dostça yaklaşacağız. Benim ve meslektaşımın kişisel görevimiz, iki ülkenin liderleri arasındaki ilişkiyi en iyi hale getirmek ve halklar arasındaki bağı güçlendirmek. Bu görevi en iyi şekilde yerine getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye’de geçirdiğim 10 yılda politikacılar dışında insanlar arasında da güzel ve güçlü bağlar kurmakla gurur duyuyorum. Birçok Sırp ve Türk belediyesi arasında kardeşlik köprüsü oluşturdum ve bugün Türkiye’de Sırbistan’da olduğundan daha fazla arkadaşım olduğunu söyleyebilirim. Hatta Sırp kökenli kişilerin Türkiye’de nasıl başarılı olduklarını, ya da Türk iş adamlarının Sırbistan’da nasıl başarılı olduklarını duymuşsunuzdur.

SEYHAN SOYLU: Son 10 yıldır Türkiye’de yaşıyorsunuz sayın büyükelçi. Türkçeyi öğrendiniz mi?

ZORAN MARKOVİC: Maalesef hayır. Karım öğrendi ve çocuğum da iyi. Çünkü etrafımdaki insanlar Sırpça ve İngilizce konuşuyorlar.

SEYHAN SOYLU: Türk yemekleri ile arası nasıl? Lezzetlerini beğeniyor musunuz?

ZORAN MARKOVİC: Birbirlerine çok benziyor. Ve bir yarışma düzenleyebiliriz. Türk yemeklerini çok seviyorum. Türk yemeklerinden sevmediğim bir yemek yok. Izgara yemeklerini çok beğeniyorum. Bir numarada adana kebap var.

SEYHAN SOYLU: ben vejetaryenim

ZORAN MARKOVİC: Ama ben değilim.

SEYHAN SOYLU: Sırbistan yaklaşık olarak nüfusunun 2 milyonunu hatta 3 milyonunu Avrupa’ya göç verdi. Serbest dolaşım olduktan sonra. Sırbistan Avrupa birliğine ne zaman gireceğini düşünüyor? Tam üyelik ne zaman gerçekleşir..

ZORAN MARKOVİC: 2030 a kadar böyle giderse üye olacaktır.

SEYHAN SOYLU: Türkiye’nin üye olabileceğini düşünüyor mu?

ZORAN MARKOVİC: Öyle umuyorum. Çok emin değilim.

SEYHAN SOYLU: Sizce olmalı mı?

ZORAN MARKOVİC: Türkiye Avrupa için büyük bir lokma, Almanya gibi. Biz Türkiye yarın üye olsun isteriz. Ama düşünüldüğünde birlikteki küçük ülkelere baktığımızda, Türkiye büyük bir parça dolayısıyla girmesi tam çelişkili.

SEYHAN SOYLU: Yabancılar yani bu göçmenler bu mülteciler Sırbistan’a geliyorlar Avrupa’ya gidiyorlar ve 10 binlerce insan Avrupa’ya o koridorda göç ediyor. Mülteciler Sırbistan’a gelip Avrupa’ya gidiyorlar.

ZORAN MARKOVİC: Sırbistan’dan önce İstanbul’a geliyorlar. ( SS: transfer yapıp gidiyorlar )

SEYHAN SOYLU: Bununla ilgili Sırp polisleri biraz sert davranıyor.

ZORAN MARKOVİC: Macar polisleri daha serttir. Diğerleri de sert. Sırbistan’da hayatını devam etmesi için dışarıdan işçilik dersleri varmış. Bugün 5000de fazla Türk çalışıyor. (SS: 12 binmiş ) Moskova’daki insanlar Sırbistan’da çalışmak için izin almaya çalışıyorlar. Normal çalışma izni. Sırbistan ve Türkiye’nin mülteciler konusunda iş birliği yapması çok mümkün. Bunu iyi biliyorum çünkü uzun süredir; eskide dış ilişkiler bakanlığında. Karısı da iç işleri bakanlığında göçmenlerle ilgili çok deneyimi oldu. O yüzden konuları iyi biliyorum.

SEYHAN SOYLU: Ülkesiyle ilgili sayın büyükelçinin kültürle ilgili inanılmaz bir çalışmaları var. Sanatla ilgili.

ZORAN MARKOVİC: Türkiye ve Sırbistan arasında bu konuda çok işbirliği yer vermiş. Özellikle Bursa’da.

SEYHAN SOYLU: Ülkesine çok ziyarete gidiyorum. Ülkesinde de Sırp arkadaşlarım var hem kadın olsun hem erkek olsun, iş adamı arkadaşlarım var, çok sık tatile gittiğim için. Aynı Türkler gibi çok misafirperverler. Sırp erkekleri bana göre Avrupa’nın en yakışıklı erkekleri.

ZORAN MARKOVİC: Türk misafirperverliği en iyisi.

SEYHAN SOYLU: Avrupa’nın en yakışıklı adamları bana göre Sırbistan’da. Bunu gerçek söylüyorum; iltifat, kompliman yapmak için söylemiyorum.

ZORAN MARKOVİC: Sırbistan’da ve burada aynı güzellik anlayışı var. Avrupa’nın geri kalan kısmını düşündüğümüz zaman bu konuda daha ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Batı Avrupa’da daha fazla para var ama günlük hayat ve güzellik anlayışı bizim tarafımızda var.

SEYHAN SOYLU: Balkanlarda var. En güzel kadınlarda Estonya ve İskandinav kadınları.  Uzman orası.

ZORAN MARKOVİC: Ortadoğu güzelliğini tercih ediyorum. İskandinav güzelliğini de; kadınlar hiç kavga etmezler.

SEYHAN SOYLU: Şimdi 2-3 tane zor soru sormak istiyorum. İsrail-Filistin savaşı ile ilgili ne düşüyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: Hiç olmamasını isterdim. Biz Sırplar olarak hem Filistinlilerle hem de İsraillilerle çok yakınız. Ve Ortadoğu’daki bu savaş hakkında yapabileceğim bir şey varsa Türkiye ile birlikte bunu yapmaya hazırız. Türkiye ve Sırbistan’da kimliğin bir önemi yok ikisinin de yaklaşımı ortada

SEYHAN SOYLU: İsrail ve Filistin tek bir devlet yolunda Avrupa birliği ve gelişmiş ülkeler ikisinin bir devlet olması gerektiğini söylüyorlar Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: Bu iyi bir çözüm olurdu ama şu an gerçekten baktığımız zaman çoğu devlet iki ayrı devletli çözüm düşünüyor. Filistinlilerin 3/1 i İsrail’de yaşıyorlar.

SEYHAN SOYLU: Doğru ben 2 kez gittim. Gazze’ye gittim, Ramallah’a gittim, oradaki halkın bile yarısı İsrail’le birleşelim diyor.

ZORAN MARKOVİC: Ben her zaman milletin değil, vatandaşın sivil devleti çözümünden yanayım. Sırbistan’ın bir Sırp devleti veya Türkiye’nin bir Türk devleti olduğundan asla bahsetmiyorum. Çünkü Türkiye’de veya Sırbistan’da yaşayan birçok insan Sırp veya Türk değil.

SEYHAN SOYLU: Düşünce özgürlüğü nedir?

ZORAN MARKOVİC: Düşünce özgürlüğü başka insanların düşünce özgürlüğü ile sınırlıdır. Evdeyseniz düşünebilirsiniz ama başka insanlara karşı her düşündüğünüzü söyleyemezsiniz. Bu iyi bir davranış olmaz. Arkadaşlar arasında bile. Arkadaşlarına her isteğini söyleyebilir misin?

SEYHAN SOYLU: Tabi ki söyleyemezsiniz. Peki, Sayın Büyükelçi bazı İskandinav ülkelerinde Kuran-ı Kerim yakıyorlar. İnsanların inançlarına ve kutsallarına saygısızlık edilmesi doğru bir şey mi?

ZORAN MARKOVİC: Her türlü şiddete karşıyım. Bana göre neye inanmak istiyorsan ona inanabilirsin. Şiddetin her türlüsüne karşıyım.

SEYHAN SOYLU: Sizi zorda bırakacak hiç bir şey sormam ben. Benim 20 yıl önceki yapmış olduğum röportajlardaki bakanlar ve büyükelçiler hala dostumdur.

ZORAN MARKOVİC: Ben resepsiyon resepsiyon gezen bir diplomat değilim; bana isteğinizi sorabilirsiniz. Böyle biriyim.

SEYHAN SOYLU: Teşekkür ederim

SEYHAN SOYLU: Hamasın Filistin’e zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

ZORAN MARKOVİC: Sırbistan’a göre Hamas resmi olarak terörist bir kuruluştur.

SEYHAN SOYLU: Bana göre de öyle.

ZORAN MARKOVİC: Filistinliler bir kenara Hamas bir kenara. İkisi farklı şeyler. Birçok Filistinli insanlar Sırbistan’da çalışıyor, eğitim görüyor ve Sırpça konuşuyorlar.

İsrail’deki savaş 60’larda Yugoslavya’da da oldu. Generaller o zaman İslami devletler hakkında neyin ne olduğunu biliyorlar ve umarım ki bunu taşırlar.

SEYHAN SOYLU: Hamas, Filistin’de Filistin halkından da dahi şuan tepki görüyor. Filistin halkı artık Haması istemiyor.

ZORAN MARKOVİC: Çok güzel bir yaklaşım. Umarım Hamastan başka kendilerini temsil eden birilerini bulabilirler.

SEYHAN SOYLU: Yaser Arafat’ı nasıl buluyordunuz?

ZORAN MARKOVİC: Bağımsızlık hareketinde Tito’yla birlikte çok aktifti.

SEYHAN SOYLU: Tito ile birlikte çok yakın arkadaştı Yaser Arafat

ZORAN MARKOVİC: Onlar, geçmişte ABD ile çok iyi arkadaş olan tüm Yugoslav politikacılara karşı oldukça etkin bir şekilde hareket ettiler. Ben lise öğrencisiyken, 1982 ve 1983 yıllarında Belgrad’da Filistin halkını desteklemek amacıyla düzenlenen gösterilere katıldık. Giydiğim kıyafetleri hatırlıyorum.

Aynı Türklerin ve Sırpların birbirini çok iyi anladığı için de bunu diyorum. Türklerin ve Sırpların mantalitesi aynı. Siyasetçilerin Türkiye’de bir konuda Türkiye’den ne beklersin diye sorulduğu zaman Sırplardan ne beklerseniz onu bekleyin diyorum.

Ayrıca dışişleri bakanlığındaki arkadaşlara Türk arkadaşlarıma aynı şeyi diyorum. Ne olacağını bilmiyorsanız Sırbistanlılar açısından düşünün ve tahminlerimde hiç hata yapmadım.

SEYHAN SOYLU: Gerçekten çok zeki bir insansınız. Çok önelim bir şey soracağım ekselans. Buraya gelirken baktım hemen yan komşunuz Bosna. Evet, çok ayrılamadı her halde sizden Bosna.

ZORAN MARKOVİC: Bosna ve Sırbistan bir ülkede kalsa daha iyi olurdu. Yugoslavya doğduğunda orada askeri hizmetler verdik.

SEYHAN SOYLU: Tekrar büyük Yugoslavya hayalleri olabilir mi?

ZORAN MARKOVİC: Bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum ama başka türlü bir varlık oluşturulabilinir.

SEYHAN SOYLU: Balkan birliği

SEYHAN SOYLU: Bosna’yı Avrupa birliğine alırlar mı?

ZORAN MARKOVİC: Bir gün yapacaklar ama o kadar da yakın zamanda değil çünkü Avrupa öyle değil, Avrupalılar niyetleri konusunda samimi değiller. Bosna’ya, Sırplara ve diğer ülkelere karşı tam olarak güvenemeyiz ama bölgede bizim için mümkün olduğunca birbirimize yakın olmak çok önemli. Tabi ki 22 milyonluk nehir pazarından çok daha iyiydi. Bugün Sovyet altı buçuk milyon, Bosna üç buçuk, Hırvatistan dört milyon, yani hepsi küçük ülkeler.

SEYHAN SOYLU: Bosna’nın Müslüman ülke olmasından dolayı mı alınmıyor? Yani Avrupa birliği bir Hristiyan birliği mi?

ZORAN MARKOVİC: Almanya tüm balkanlardan daha Müslüman bir ülke. Hollanda veya Fransa buna dâhil.

SEYHAN SOYLU: Ama onlara gidenler mülteci ve yabancı olarak bakılıyor. Yani yönetim olarak Hristiyan değil. Resmi olarak Almanya’da Fransa’da daha fazla Müslüman var demek istiyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: Bu konuda emin değilim

SEYHAN SOYLU: Çek cumhuriyeti ateist.

ZORAN MARKOVİC: Yugoslavya aynı şekilde

SEYHAN SOYLU: Zor olan son soru. Kosova’yla gerçekten ne zaman barış olur?

ZORAN MARKOVİC: Yarın olmasını bekliyorum. Mısır’dayken orada yaşayan çok fazla arkadaşım oldu. Çok ilkeli ve çok kültürlü bir yer oldu Belgrad. 2 saniye içinde arkadaşlık edindim. Birlikte yaşadık ve birlikte yaşamayı bekliyoruz, Balkanlarda veya Avrupa birliğinde, birbirimize saygılı olmalıyız. Bizim işimiz çocuklarımıza birlikte yaşamayı öğretmek ve bu eski davranış içerisinde. Avrupa birliği veya Osmanlı birliği yan kapı komşusuyuz. Birbirimize saygı duyup birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Birlikte barış içinde yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini söylüyorum.

 

SEYHAN SOYLU: Kosova bir gün Sırbistan’ı ülke olarak tanır mı?

ZORAN MARKOVİC: Onların bizi tanımasına gerek yok. Biz zaten uluslararası bir ülke olarak tanınıyoruz. Yapmaları gereken tek şey bunun gerçekliğini anlamak.

SEYHAN SOYLU: Sırbistan Kosova’yı tanır mı?

ZORAN MARKOVİC: Politik olarak yakın gelecekte bunun olmasını beklemiyorum veya hiçbir zaman. Bu benim şahsi düşüncem ben ve diğer siyasetçilerle birlikte düşündüğümüz zaman birlikte yaşamanın bir yolunu bulmalıyız. Bölgedeki herkes barış ve herkes için sürdürülebilirlik. Her şeyin temelinde ekonomi olduğunu düşündüğümüz zaman önce daha sağlam ekonomi temelleri inşa etmeliyiz. Sonra kültürel ve etnik ilişkiler ekonomiyi takip edecektir.

SEYHAN SOYLU: 50 bin Sırbistanlı Kosova’da yaşıyor. Ve arabalarının plakalarını Sırp plakası kullanıyor.

ZORAN MARKOVİC: Plakalarının olması umurumda değil umarım barış içinde ve sakin bir ortamda yaşayabilirler. Türkiye’ye gelen kişinin Alman plakasıyla veya Türkiye plakasıyla gelmesi sizin umurunuzda mı?

SEYHAN SOYLU: Benim için fark etmiyor

ZORAN MARKOVİC: Benim için de önemli değil. İsterlerse Kongo plakası bile koyabilirler

 

SEYHAN SOYLU: Bence de öyle.

ZORAN MARKOVİC: Çünkü biz normal insanlarız.

SEYHAN SOYLU: Peki bölgeden Amerika ve Birleşmiş Milletler barış gücü ne zaman çıkar?

ZORAN MARKOVİC: Bizim bölgemizden asla. Bizim bölgemizden çıkamayacaklar. Çünkü 80’li yılların sonlarında, 90’lı yılların başında, dönemin Dışişleri Bakanı Igledberger’in çıkmayıı teklif ettiği ve bölgedeki Amerikan dış politikasının temel taşı olacağımızı söylediği günleri hatırlıyorum. O zamanki Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Bay Eagle Barrier 80’lerin sonlarında 90’ların başında hukuk şerifi olmayı teklif etti, öyleyse biz o dönemde Sırbistan’ın Balkanlar’a yönelik Amerikan dış politikasının temel taşı olmasını teklif ettik. Bölgenin geleceği konusunda Avrupalılardan çok Amerikalılarla çalışmak. Bugün bile bölgenin geleceği için Avrupalılardansa Amerikalılarla daha fazla çalışıyoruz.

SEYHAN SOYLU: Ben anladım. Demek istiyorsunuz ki Birleşmiş Milletler genel sekreteri Cumhurbaşkanı ile görüşmüşler ve o bölgeyle ilgili daha halen uzun süre orada olmaları gerektiğiyle ilgili kararlar alınmış diyorsunuz. Avrupa birliği ve dünyada 100 ülke Kosova’yı tanıyor. Çok yakında da Kosova’yı Avrupa birliğine tam üyelik olarak alacaklarmış. Karar çıktı.

ZORAN MARKOVİC: Beş ülkenin Kosova’yı hala ülke olarak tanımadığı.

SEYHAN SOYLU: Doğru söylüyor.

ZORAN MARKOVİC: Kosova’yı tanıyan Fransa bile Kosova’yla çok arkadaş canlısı değildir. Şahsi çıkar ilişkileri yapıyorlar.

SEYHAN SOYLU: 17 Aralıkta seçimleri var? Hükümet değişir mi?

ZORAN MARKOVİC: Evet. İç işleri övmek için büyükelçi olarak diplomat olarak kibarlık olmaz ve kariyerim için de iyi olmaz. Daha sonra kameralar olmadan veya başkası olmadan kayıtlara geçmeyen yorum yapabilirim ama resmi olarak izin verilmiyor Sırbistan’da da iç meselelerine yorum yapmak   Bu bir mesele olduğu için yorum yapmak doğru olmaz.

SEYHAN SOYLU: Ben diplomatik olarak konuşamam diyorsunuz. Kariyerimden daha önemli başka şeyler var diyorsunuz. Bravo tebrik ederim!

Peki, sayın büyükelçi bu değişimden sonra; sayın cumhurbaşkanı kaç yıldan beri var. Kaçıncı yılı?

ZORAN MARKOVİC: Şu anda, bizim liderliğimiz farklı kapasitelerde zaten 11 yıldır iktidarda. Bu, onun ikinci dönemi olarak başkanlık görevini sürdürdüğü bir dönemdir. iki yıl sonra bitiyor.

SEYHAN SOYLU: İnsan haklarıyla ilgili biraz önce sordum herkes özgür mü olmalı?

ZORAN MARKOVİC: Buna tabi ki katılıyorum. Ve bu konumdan önce insan hakları ile ilgili bir kurumda çalışıyordum.

SEYHAN SOYLU: Ben de Türkiye’deki bir partide parlamentoda insan haklarıyla ilgili mecliste olmayan bir partiyle; burada parlamentoda insan haklarıyla ilgili bir komisyondaydım.

ZORAN MARKOVİC: Çok memnun oldum. Çünkü çok zor bir konu.

SEYHAN SOYLU: Kadın hakları ile ilgili ne düşünüyorsunuz sayın büyükelçi?

ZORAN MARKOVİC: Benim için bu bir öncelik meselesi ama asıl konu insan hakları olarak insan haklarını nasıl kazandırdığımız.

Çok önem veriyorum. Evde karım var ve annem yakın zamanda öldü. Kadınların çok öncelikli bir yere koyuyorum.

SEYHAN SOYLU: Kariyerimde hanımıma borçluyum diyorsunuz.

ZORAN MARKOVİC: Kariyerim boyunca patronlarımın yarısı kadındı.

SEYHAN SOYLU: Kadınlarla çalışmak zor mu?

ZORAN MARKOVİC: Benim için kadınlarla çalışmak çok güzeldi. Ama konu kadınlardan ziyade kişilik özellikleri; çünkü zorlu bir kadında olabilir, zorlu bir adamda olabilir. erkek patronlardan çok Kadın patronlardan daha anlayış gördüm.

SEYHAN SOYLU: Sırp erkeklerinin mantalitesi ile Türk erkeklerinin mantalitesi kadına bakış açısı biraz aynı.

ZORAN MARKOVİC: Maalesef ki aynı. Kadın sorunlarını düşündüğümüzde; iki ülkede de çok centilmen insanlar da var, maalesef ki kadınları döven insanlarda var.

SEYHAN SOYLU: Kadını şiddet uygulamalarını Sırp erkeklerinin ve yahut da Türk erkeklerinin ve yahut da başkaca ülkelerdeki bu mantaliteyi nasıl görüyor?

ZORAN MARKOVİC: Evde bana öğretilen şeyin tam tersi buna tamamen karşısındayım. Buna tamamen karşıyım. Hayatım boyunca kadın iş arkadaşlarımla veya patronlarımla erkeklerden daha iyi anlaştım. Kadınları kadın olarak da seviyorum.

SEYHAN SOYLU: Feminist kadınlar için ne düşünüyor?

ZORAN MARKOVİC: Her şeyin aşırısının fazla olduğunu; erkek veya kadın fark etmeksizin bunun böyle olduğunu. Aşırılığa kaçan ve rahatsız etmeyen tek şeyin insan haklarına saygılı olan olaylar olduğu.

SEYHAN SOYLU: LGBT hakkında ne düşünüyor?

ZORAN MARKOVİC: Halka karışmalarının karşısında değilim ama istediklerini yapmak da özgürler. Kişisel olarak onlarla hiçbir sorunum yok her hangi bir şekilde bana saldırmadıkları sürece; beni hedef göstermedikleri sürece.

SEYHAN SOYLU: Yani herkes tercihlerini yaşar.

ZORAN MARKOVİC: Evet böyle yaşamalılar ama sonuçlarının farkında olarak yaşamalılar. Hepimiz için.

SEYHAN SOYLU: Cumhurbaşkanı Vucic; Avrupa Birliğinin LGBT’lilerle ilgili dayatmalarıyla ilgili eleştirdi; ne düşünüyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: Onu kişisel olarak tanıyorum. Ve karılarımız Sırbistan’da aynı küçük bir kasabadan geliyor. Bazen Sırbistan toplumunun bir kısmını memnun edecek ifadelerde bulunuyor, o yüzden eleştiriyor. Başkanların lgbt toplumunun bir üyesi olduğunu.

SEYHAN SOYLU: Cumhurbaşkanın lgbt üyesi miymiş?

ZORAN MARKOVİC: Evet, Vucic tarafından özellikle seçildi. Başbakan.

SEYHAN SOYLU: Hayvan hakları?

ZORAN MARKOVİC: Hayvanlara saygı duyuyorum; ama onları insanlarla aynı yere koymuyorum. İnsanlar dünyayı yönetiyor. Hayvan haklarını insan haklarını etkilemediği sürece hayvan haklarının yanındayım.

SEYHAN SOYLU: Son 3 soru soruyorum. Milosovic için ne düşünüyorsunuz?

ZORAN MARKOVİC: İç meselemizin bir parçası. Ama ben hiçbir zaman onun lehine olmadım. O başkan olduğunda Yugoslavya’nın başkanı olduğunda ben hukuk fakültesi öğrencisiydim. Bu yüzden Christopher’ın akış kuralına her zaman saygı duydum.

SEYHAN SOYLU: Milosovic’in soykırım yaptığıyla ilgili ne düşünüyor? Soykırım mı yaptı? Yalnız size bir şey söyleyim mi; müthiş bir insansınız. Sorduğum her soruya cevap veriyorsunuz. Üstelik de çok relax olarak tebrik ediyorum. Bravo

ZORAN MARKOVİC: Soykırım politikası uygulamadı ama yönetimi boyunca sürekli savaş suçları işledi. Ama hiç birinin yapılmasına özellikle göstermedi. Ama çok iğrenç suçlar da işlendi. Her iki taraftan.

SEYHAN SOYLU: Milosovic’in yapmış oldukları Sırbistan’a zarar verdi mi?

ZORAN MARKOVİC: Tabi ki zarar verdi.

SEYHAN SOYLU: Sırbistan’a eğer ki zarar vermeseydi tekrardan büyük Sırbistan, büyük Yugoslavya kurula bilir miydi?

ZORAN MARKOVİC: Hırvatistan başkanı, Slovenya başkanı, Begovic, Milosevic… Saydığım isimler olmasaydı olabilirdi. Ama onlar olduğu için mümkün olmadı. Milosevic’le aynı suçları işlediğini söylüyor. Milliyetçi olsaydım büyük Yugoslavya’nın milliyetçisi olurdum. Benimle birlikte piştiğim insanların görüşü bu yönde ve örnekler verdim. Eski Slovenya büyükelçisi arkadaşım.  Büyükelçilerle yakın zamanda bir restoranda buluşup eğlendim.

SEYHAN SOYLU: Ben 30’a aşkın büyükelçiyle röportaj yaptım. Bana göre kendisi yalnızca bir diplomat değil; hem iyi bir devlet adamı hem çok cesaretli ve de çok insaniyetli bizi ağırladı.

ZORAN MARKOVİC: Bunu duyduğuma çok sevindim ve Türkiye’de insanların hakkımda böyle düşünmesine çok sevindim. Yaklaşımım sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’la iyi ilişkiler kurmak değil ayrıca insanlarla kurmak.

SEYHAN SOYLU: Kendisi Cumhurbaşkanımızla görüştü mü?

ZORAN MARKOVİC: Birçok kez.

SEYHAN SOYLU: Kendisine bizi ağırladığı için çok Teşekkür ediyorum.

ZORAN MARKOVİC: Kendileriyle bir dahakine Sırp rakısı ikram ederim.

(SEYHAN SOYLU: Belki de beyefendi ’büyükelçi yardımcısı’ ağırlar sizi diyor.)

SEYHAN SOYLU: Kendisinin söylemek isteği bir şey var mı?

ZORAN MARKOVİC: Çok güzel sorular sorduğunuz ve eklemek isteğim bir şey yok. Yeni yıldan sonra Türkiye’den gideceğim ve benim yerime yardımcım misafir edebilir

SEYHAN SOYLU: Beyefendiyi Atina’da da muhakkak ziyaret edeceğim. Çünkü Atina’ya geldiğimde Cipras ve eşi beni ağırlayacak.

ZORAN MARKOVİC: Dışişleri bakanlığında ayrıca size bir görüşme ayarlayabilirim. Ve Belgrad’da gece hayatıyla ilgili tavsiyeler veririm tanıtabilirim.

SEYHAN SOYLU: Bizi eğer ki Sırbistan dışişleri bakanlığı ağırlarsa; Sayın Bakanla da röportaj yapmak çok keyif duyarım.

ZORAN MARKOVİC: Sizin için ayarlayacağım. 30 yıldan beri tanıyorum. Restoranda yemekte ayarlayabiliriz. Çok daha hoş bir ortam olur.

SEYHAN SOYLU: Çok teşekkür ederim. Harikasınız.

SEYHAN SOYLU: bugün Sırbistan büyükelçiliğindeydik Sayın Büyükelçimiz ve yardımcısı mükemmel ağırladılar. Olağan üstü keyifli bir yer dokusu, MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN hediyeleri her şeyi gezdireceğiz. Her şey çok güzel olsun…

 

BUSINESS CHANNEL DERGİ 142. SAYI ÇIKTI

 

Devamını Oku

ROMANYA BÜYÜKELÇİSİ: “TÜRKİYE AVRUPA’NIN BİR PARÇASIDIR”

ROMANYA BÜYÜKELÇİSİ: “TÜRKİYE AVRUPA’NIN BİR PARÇASIDIR”
0

BEĞENDİM

AKTİVİST GAZETECİ SEYHAN SOYLU ROMANYA BÜYÜKELÇİSİ STEFAN ALEXANDRU TİNCA İLE YAPTIĞI RÖPORTAJIN DETAYLARI! SEYHAN SOYLU: Ülkeler ve kahramanlar adlı programımızdan hepinize selamlar olsun. Bu sefer kendi ülkeme geldim, Romanya’ya geldim. Atalarım dedelerim Köstenceli. Bende dedim ki bu seferde Romanya Büyükelçiliğine gidelim. Şu anda Romanya topraklarındayız ve Sayın Büyükelçi Tinca konuğumuz. Romanya ile ilgili birçok şey öğreneceğiz kendisinden. Önce bir merhaba diyeceğiz ve ardında soruları peş peşe soracağım. Sayın Büyükelçi ilk Önce sizi tanıyabilir miyiz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Her şeyden önce çok çok teşekkür ederim. Ben bir diplomatım ve 25 yıllık bir diplomatlık kariyerim var. 3 yıl önce 2021 yılı ocak ayında Türkiye Cumhuriyeti’ne Ankara büyükelçisi olarak görevlendirildim. Öncesinde dış işleri bakanlığına bağlı olarak diplomat olarak görev yaptım. Aynı zamanda Romanya’nın Avrupa birliği katılım süreci içerisinde Brüksel’de görevlerde bulundum. Avrupa birliği üyesi olduktan sonraki dönemde de Belçika Büyükelçisi olarak görev yaptım. Ülkeye döndükten sonra diplomat olarak görevlerime devam ettim. Türkiye’ye atanmadan önce de savunma bakanlığı sekreteri görevinde bulundum. SEYHAN SOYLU: Asker kökenli misiniz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Hayır. Kariyerim diplomatlık. SEYHAN SOYLU: Çünkü geçtiğimiz günlerde Yaşar beye Milli Savunma Bakanımıza misafir olmuşsunuz. Milli savunma iş birliğimiz var mı? Bayraktar’lardan alışveriş yapıyor musunuz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Savunma sanayisinde işbirliğimiz var ve şu anda çok iyi gidiyor. Ziyaretimde de sivil iş birliği için orada bulundum. Görüşmemizin bir konusu da daha önce geçen yıl üzerinde iki ülke savunma bakanlarının çok yoğun geçen iş birliği görüşmelerinin devamı şeklindeydi. Özellikle güvenlikle ilgili olarak geçen yıl Türkiye ve Romanya savunma bakanları arasında çok yoğun bir dönem geçti. Bu görüşmenin takibi açısından ziyaretimi gerçekleştirdim.
SEYHAN SOYLU: Sayın Erdoğan’ı, Ukrayna – Rusya arasındaki tahılla alakalı arabuluculuğunu nasıl görüyorsunuz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Karadeniz tahıl girişimi bundan 1,5 yıl önce hem Türkiye hem de Birleşmiş Milletler aynı zamanda Rusya ve Ukrayna’nın da dâhil olmasıyla ve bizim de üye olduğumuz Avrupa birliğinin de dâhil olmasıyla birlikte başlatılan bir girişimdi. Dünyanın en önemli tahıl üreticilerinden bir tanesi olan Ukrayna ve Rusya’nın üretmiş olduğu tahılların dünyanın diğer bölgelerine taşınarak dünyada gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak başlatılan bir girişimdi. Sonra Ukrayna Rusya savaşı patlak verdikten sonra Rusya bu girişimin dışında kalma yoluna gitti. Bu da tahıl koridorunun ve Karadeniz tahıl girişiminin çalışamamasına neden olmaya başladı. Daha sonra Türkiye’nin, NATO, Birleşmiş Milletler aynı zamanda Avrupa Birliği girişimlerde bulunarak en azından savaş bölgelerindeki Ukrayna’nın ürettiği tahılı dünyanın diğer taraflarına aktarabilmesini sağlamak amacıyla gerek kara yolu, demir yolu, gerekse deniz yolu ile dünyanın geri kalan taraflarına taşınabilmesi amacıyla çalışmalar başlattı. Ve bu bağlamda yanlış hatırlamıyorsam bu yıl ocak ayı rakamlarına göre 34 milyon tonluk tahıl dünyanın çeşitli ülkelerine savaş bölgesi Ukrayna’dan gönderildi. Bu çalışmalar hem Ukrayna’nın dirençliliğini arttırması, savaş koşullarında bile ihracatının sekteye uğramasının engellenmesi, hem dünya gıda güvenliğinin sağlanması ve aynı zamanda Ukrayna’nın Rusya’ya karşı daha dirençli olabilmesini sağlamaya yönelik olarak çalışan bir sistemdi. En azından Rusya geri çekilmesine rağmen Ukrayna tarafını biz harekete geçirip sürekliliğini sağlayabilmiş olduk. Dünyanın çeşitli aktörleri tarafından. SEYHAN SOYLU: Sayın Tinca Putin’den koktunuz mu? Ukrayna’dan sonra Romanya’ya, Letonya’ya, Estonya’ya, Litvanya’ya sıçrayabilirdi. Ben hepsinin büyükelçileriyle görüştüm, röportajlar yaptım. Tehlike arz etmiyordu biz NATO üyesiyiz çok daha güçlüyüz diyorlardı. Romanya korktu mu? Çünkü Putin’in ne yapacağı hiç belli değil. Letonya büyükelçisi “onun aklından sorunu var.” dedi. Litvanya büyükelçisi “Rus halkı Ukrayna’ya girmekten çekiniyor. Çünkü biz hepimiz bölgede kardeş içerisinde yaşıyoruz. Putin kendi ihtirasları için orada bir koridor açmak için yaptı bunu birçok cana mal oldu.” diyor.
STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Aslında bu röportajı yaptığımız ertesi günü yani yarın bu savaşın başlamasının ikinci yılı ne yazık ki olacak. Her şeyden önce bütün mantık sahibi, aklıselim herkes gibi ve Türk Milleti gibi elbette bizler de her şeyden önce Ukrayna bağımsız ve egemenliğine sahip bir ülke bu şekilde ilhak edilmesi ve işgal edilmesinin hiçbir şekilde savunulmayacağını görüşündeyiz. Bu ilhak ve işgal tamamen uluslararası hukuk çiğnenerek ve bütün devletlerin esası oluşturan, bütün ülkelerin aralarındaki ilişkilerin temelini oluşturan her türlü uluslararası hukuk ve düzenlemeler yıkılarak gerçekleştirilmiştir. Tamamen görmüş olduğunuz gibi büyük bir ülkenin daha küçük olan komşusuna saldırması şeklinde gerçekleşmiştir. Avrupa’dan baktığımızda ikinci dünya savaşıyla unutulduğunu düşündüğümüz pratiklerin tekrar gündeme gelmesi neden oldu. Evet, özellikle çatışma bölgelerine yakın olan ülkelerin kendilerinin dillendirdiği ve bizim de bildiğimiz, gördüğümüz bir gerçek, Rusya Ukrayna’yı geçebilirse durmayacak daha ilerlemeye dair planları var. Aslında bu iki yıldır yaşamakta olduğumuz savaş hali ve işgal hali Rusya’nın kendi çevresine, komşularına yönelik işgalci tutumunun ilk yansıması değil. Moldova olsun ki Moldova’ya karşı aynı şekilde düşmanca ve agresif tutumu bariz bir şekilde biliniyor.  Gürcistan’ı 2008 yılında aynı şekilde işgal etmişti. Gürcistan kendi savaşını verdi 2008 yılında Rusya’ya karşı. 2014 yılında Kırım’ı işgal etti bunu da gördük. Yanı dönemde Ukrayna’nın doğusunu işgal etmişti. Rusya’nın kendi komşularını işgal politikasını geçtiğimiz 15-20 yıldan bu yana süregelen bir süreç. Her şeyden önce şu anda ne yapmalıyız diye cevabını aramak durumundayız. Ukrayna’ya olan desteğimizi sürdürmek durumundayız bütün ülkeler olarak. Hatta bu desteğimizi iki katına çıkarmak durumundayız. Bu desteğimizi hem politik anlamda hem ekonomik anlamda hem de insani yardım boyutunda iki katına çıkarmak durumundayız.  Geçtiğimiz iki yıl süresince daha da bariz bir diğer gerçek de kendi ulusal güvenliğimizi arttırmamız gerektiği ortaya çıktı. Kendi milli güvenliğimizi her şeyin üstünde tutmamız ve güçlendirmemiz gerekiyor. Türkiye ve Romanya olarak müttefik ülkeler olarak bir arada bulunduğumuz iş birliğini arttırmamız gerekiyor ve özellikle NATO üyesi ülkeler olarak Brüksel’den başlayarak iş birliğini daha da arttırmamız lazım. Müttefik ülkeler olarak öyle bir duruş sergilemeliyiz ki öyle bir iş birliği içerisinde olmalıyız ki bizlere bakan hiçbir ülke saldırmaya veya işgal etmeye cüret bile edemez hale gelmeli. O kadar Yüksek bir caydırıcılığa sahip bir şekilde müttefikliğimizi ve iş birliğimizi arttırmamız gerek. SEYHAN SOYLU: Ukrayna iyi mücadele etti. O koca Rusya’ya iyi direndi mi? Ben daha önce devlet başkanı Yushchenko ile röportaj yapmıştım. Ukraynalılar biraz savaşçı millet. Bunda da beklenmedik bir direnç gösterdiler.  Ruslana benim arkadaşım Eurovision birincisi ve milletvekili. Onu aradım ve o da dedi ki “Rusya bizi yenemez, biz yeneceğiz sonunda” diyor.  Dirayetliler. Siz bu performansı Ukrayna’dan bekliyor muydunuz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Şu ana kadar gösterdikleri direnç ve dirayete kesinlikle hayranlık duymamak elde değil. Bununla birlikte tamamen katılamayacağım bir husus Ukrayna’nın küçük bir ülke olduğu beyanı. Çünkü bizim Avrupa birliğinde yer alan birçok ülkeye baktığımızda Ukrayna çok çok büyük bir ülke. Özellikle insan sermayesi açısından düşünüldüğünde, yetişmiş iş gücü açısından bakıldığında Ukrayna hiç de anımsanacak küçüklükte bir ülke değil. Bir yandan Ukrayna’ya hayranlık duymakla birlikte bunun ötesine geçerek onlara olan desteğimizi hiçbir şekilde azalmaması gerekiyor. Demokratik toplumların, komşu ülkelerin ve transatlantik kuşağındaki bütün ülkelerin Ukrayna’ya olan desteğini arttırarak sürdürmesi gerekiyor. Bu direnci daha fazla artırıp bu savaşı onların lehine döndürebilmek açısından. Evet, hayranlık duymak ve bunları övgülere dönüştürmek tabi ki onları psikolojik olarak destek verecektir. En büyük destek sahada bu savaşı verenlere gösterilen destek olacak.
SEYHAN SOYLU: 500 milyar Euro şu anda savaşın bedeli. Çok büyük bir para. Bu parayla  devlet kurulur. Putin bu kadar parayı neden saçtı?  Bu savaşın asıl nedeni Karadeniz’e ulaşmak mı? Kırımla bağlantı kurmak mı? Harkov’dan aşağı doğru bir bağlantı kurmak mı? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Kendimi Putin yerine koyamam, arka planda neyi düşündüğünü cevabını bilemem. Ancak neden, nasıl yapabildiğinin cevabını verebilirim. Çünkü Putin yıllardır hatta on yıllardır bu savaşın finansmanını hazırlıyordu. Hiçbir şeye harcamayarak ve bütün birikimini savaş makinelerine ve askeri yatırımlara harcayarak bugüne kadar sizin de söylemiş olduğunuz muazzam rakamlarda bir askeri harcamayı göze alabildi. Ve bunu da şuana kadar kendi tekelinde bulunan çeşitli ekonomik kaynaklarda ve kendi doğal kaynaklarının satışı üzerinden gerçekleştirdi. Bununla birlikte şuanda Avrupa birliği ile birlikte dünyanın geri kalan ülkeleri Rusya’ya karşı ağır bir yaptırım uygulamakta. Özellik de Rusya’nın ihracatının bel kemiği oluşturan temel ihracat ürünlerine yönelik yoğun bir yaptırım politikası uygulamakta. Bu yüzden bu kaynak sınırsız olmayacaktır ve ilerleyen dönemlerde bu kadar bol keseden savaş finansmanı gerçekleştiremeyecektir. SEYHAN SOYLU: Ben bu konuyu çok inceledim. Bu konuyla ilgili çok videolar izledim, önemli stratejik bilgileri olan insanlarla sohbetler ettim. Putin’in hedefi bağlantıyı kurup Karadeniz’deki osmiyum.  Geleceğin 200 yıl sürecek olan bir yakıtı var orada osmiyum. Bunun değeri de 36 trilyon dolar. Amaç oradaki noktaya ulaşmak. Bununla ilgili bir savaş olabilir mi? Üçüncü dünya savaşına dönebilir miydi?  Bu riski aldı mı? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Daha önce söylediğim gibi dıştan bir kişi olarak Rusya’nın özellikle Putin’in bu hareketlerinin arka planının oluşturan sebepleri bilebilmem ve bunları söyleyebilmem mümkün olmaz. Gündemleri ve ajandalarının ne olduğunu o yüzden bu savaşı neden başlattıklarını ve ne güttüklerini cevabını tam olarak söyleyemem. Ancak sorunuzun devamı olarak bu savaş, üçüncü dünya savaşına dönebilir mi ve bu önceden ön görülmüş mü? Sorunuzun cevabı olarak da insanlık önceki yüzyılda deneyimlemiş olduğu iki dünya savaşından yeterli dersi çıkarmış ve umarım bu çıkartılan ders dünyanın üçüncü bir dünya savaşına girmemesi ve girilmemesi gerektiğine yönünde de bir ders oluşmuştur bütün insanlık için diyebilirim.  Bununla birlikte her ne pahasına olursa olsun barış demekten yana değilim. Çünkü uluslararası hukuk çiğnendi, insan hakları çiğnendi, savaş kuralları çiğnendi, angajman kulları çiğnendi ve hepimizin amacı, hedefi barışa ulaşmak bir barış ortamına ulaşmak ancak her türlü ne olursa olsun barış değil ve hesabı sorulması gereken, cevapların verilmesi gereken uluslararası hukuk ihlalleri bulunmakta. Bunlar kesinlikle yanında kalmamalı. SEYHAN SOYLU: Doğru. Bravo. Varşova’ya saldırır mı Putin? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Bu çizgide ilerlememizin her hangi bir anlamı yok. Çünkü Rus liderin hareketlerinde her hangi bir mantık silsilesi güdemiyorum. O yüzden bu soru da bu yapar mı şunu yapar mı belirgin bir mantık üzerinden soruyorsanız bunu cevabı yok. Çünkü kendisinin her hangi bir mantık gidişatı yok. SEYHAN SOYLU: Kaç bin Ukraynalıya kapılarınızı açtınız? Sizde ne kadar Romanya’da Ukraynalı misafir var? Ne kadar göç aldınız? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Savaşın başından bu yana kaçan Ukraynalılara her zaman kapımız açıktır. Bu bağlamda 100 bin civarında Ukraynalı ülkemize geldi. Bunların içerisinde geriye dönüşlerde oldu. Şu anda 70-80 bin civarında Ukraynalı Romanya’da hayatını idame ettiriyor. Kendi ülkelerinde risk arttıkça gelmekteler, risk azaldıkça geriye dönüşler gerçekleşiyor. Sürekli geliş-gidiş şeklinde kapılarımız açık.
SEYHAN SOYLU: Romanya çok çabuk gelişiyor,  çok çabuk adapte oldu Avrupa’ya siz göç alıyor musunuz? Ukrayna dışında Moldovya’dan, başka ülkelerden göç alıyormuşuz? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Şu anda Romanya’da yabancı varlık olarak Moldovyalılar daha çok bulunmakta. Moldovalılarla zaten çok fazla kültürel ve tarihsel iş birliğimizin ve geçmişimizin olduğu bir ülke. Özellikle de Avrupa birliği üyesi olduğumuz ilk dönemlerde çok fazla gidip gelmeler olmuştur. Ve Romanya’da yaşamak üzere çok fazla Moldovalı geliyor ama şu anda bu durum duruldu. Savaş kaynaklı olarak mülteci statüsüyle gelen Ukraynalılar bulunmakta. Ama sizin sorunuz mülteciden ziyade göçmen, özellikle ekonomik göçmen sormuş olduğunuzu var sayıyorum. Ülkemizde özellikle Güneydoğu Asya ülkelerinden çalışmak üzere, hayatını kazanmak üzere ekonomik göç var. Bizler 1990’lı yıllarda SSCB ayrılmış bir ülkeydik. O döneme kadar tamamen izole bırakılmış bir ülkeydi ve hiçbir şekilde dışarı bağlantısı olmayan tamamen Rusya’nın güdümünde olan bir ülkeydi. Rusya dağıldıktan sonra ve özellikle 2000’li yıllarda Avrupa birliği ülkesi olduktan sonra, Avrupa’nın diğer imkânları ile birlikte iş gücü imkânları da açıldı. Ve en düşük rakamlarla ifade edebileceğim 4 milyon diye biliyoruz ama ben bu rakamların 6-7 milyondan aşağı olabileceğini düşünmüyorum. O dönemden bu yana 6-7 milyon Romanyalı Avrupa’nın çeşitli ülkelerine çalışmaya gitti ve iş gücü piyasasına katıldı. Ve sadece 22 milyon nüfusu olan bir ülke olduğumuz düşünüldüğünde bu 6-7 milyon rakamı son derece büyük rakam. SEYHAN SOYLU: Ülkenin 1/5 Avrupa’da, özellikle İngiltere’de çok var. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Öncelikli olarak kültürel geçmişimiz hem de ortak dil bariyerinin daha az olması sebebi ile İspanya ve İtalya’yla başladı. Romanyalıların çok yakın olduğu daha sonra içinde Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika bulunduğu orta Avrupa ve kuzey Avrupa ülkelerine göç başladı. Ancak bu trend artan bir trend değil ve şu anda bir gerileme ve iniş durum bu.  Gidenler içerisinde özellikle genç kuşak da geri dönmeye başlayanlar da bulunmakta. En azından şu anda Romanyalı gençler ilk çare olarak ülke dışına kaçıp başka ülkelerde yaşamayı düşünmüyorlar. Tabi ki bu gelen insanlar, eve dönüş kampanyasını ve eve dönüş programını destekliyoruz sonuna kadar çünkü yurduna dönen anavatanına dönen insanlar sadece paralarını getirmiyorlar aynı zamanda bilgi ve deneyim birikimlerini de beraberinde getiriyor ve Avrupa’da deneyim kazanmış daha yetkin kişilerin ülkeye gelmesi demek. Bu da her alanda, kamu hizmetlerinde, alt yapı hizmetlerinde daha fazla ilerleme şansı bulunmaktadır. Bir diğer söylediğimiz gerçek o da doğru Romanya ekonomisi gerçekten Avrupa birliğine katıldıktan sonra oldukça ivme kazanmış ve büyüme gerçekleştirmiş bir ekonomi. 20 yıl önce kişi başı milli gelir 200 dolar seviyesindeydi. Aylık kazanç varlığı 1000 Euro’yu aşmış durumda bu bağlamda yine özellikle bizler tabi ki Avrupa’nın parçasıyız, Avrupa’nın bir parçası olabilmek için üreten bir ülke olmak zorundasınız. Üretmek içinde çeşitli bileşenler bulunmakta, teknolojinizin olması gerekiyor, sermayenizin olması gerekiyor, yetişmiş iş gücünüzün olması gerekiyor. Teknoloji, bir şekilde ayarlayabilirsiniz, sermaye bir şekilde bulabilirsiniz, ancak ülkesinde üretim yapmaya gönüllü yetişmiş iş gücü bulamadığınız zaman bu üçüncü ayağı gerçekleştiremiyorsunuz. Bu bağlamda yurda dönüş eve dönüş kampanyası son derece önemli. Yine aynı şekilde Güneydoğu Asya ülkelerinden ülkemize çalışmak için gelen bir nüfus var. Kota sistemine bağlı. Yıllık 100 bin kişi ile sınırlandırılmış bir sistem. Ve bunun daha da çekilmesine yönelik çeşitli plan ve programlar önerilmesi planlanıyor önümüzdeki yıllar içerisinde. Romanyalı yetişmiş iş gücünün ve gençlere öncelik verilmesi için. Türkiye’den de var Romanya’da çalışan ve hayatını kazanan kişi, bunlar kota sistemine dâhil değil. Romanya’da alt yapı hizmetlerini, karayolları, hastaneler veya havaalanları gibi projeleri gerçekleştiren yükleyicilerin personelleri oluşturmakta. Bizler bu personeli yabancı iş gücü olarak görmüyoruz. Romanya’da bulunamayan mesleklerde veya az sayıdaki mesleklerdeki kişilerin Türkiye’den oraya alınması ithalatı gibi düşünebiliriz. SEYHAN SOYLU: Dünyada herkes yer mi değiştiriyor? Mesela Hollanda 250 bin kişilik insan istiyor, Almanya 200 bin insan istiyor, 150 bin İsviçre, İngiltere 400 bin insan istiyor hep iş gücü istiyorlar. Eskiden istemezlerdi. Avrupa’nın şimdi çalışacak olan ekibe ihtiyacı mı var?
STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Bu sorunun temel ana kaynaklarından bir tanesi ki bugün karşımıza çıkan bir durum değil. Geçtiğimiz 20-30 yıllık bir gerçek var. Avrupa nüfusunun yaşlanması sorunu temel gerçeklerden bir tanesi. Avrupa nüfusu oldukça yaşlandı ve doğum oranları bütün ülkelerde son derece düşük, özellikle gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde doğum oranları son derece düşük ve bu da elbette bizim de ülkemizde yeni başlayan dış iş gücü alımıyla dengelemeye çalışılmakta. Sadece tek sebebi bu değil. Politik nedenleri de var, iş gücü alımı gerçekleştirirken ve ekonomik kaynaklı göçmen kabulü gerçekleştirirken Avrupa ülkeleri son derece dikkatli hareket ederek ve iyi düşünerek bu alımları gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kimin, kaç kişinin nereden, ne kadar süreliğine ülkelerine kabul edileceği ve edilmesi gerektiği gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken ve ince hesaplanıp karar verilmesi gereken bir durum. Evet, şu anda Güney yarım küreden Kuzey yarım küreye doğru bir hareketlilik söz konusu. Ancak bunun yanında ithal iş gücünün başarısına dair her hangi bir kanıtlanmış model de yok. İşçi ithal ederek çok başarılı olunduğuna dair kendisini katlamış bir iş gücü modeli yok daha. Ve kalifiye iş gücünün yanında aynı zamanda, kalifiye olmayan kalifiyesiz iş gücüne de ihtiyaç var. Belki yapay zekânın devreye girmesi gereken veya devreye gireceği alanlardan bir tanesi olacaktır bu durum. Bunu söylerken yapay zekâ tamamen masumdur, tamamen bu yönde kullanılır demek değil söylemeye çalıştığım. Özellikle bu kalifiye olmayan iş gücünün yapacağı görevler belki de ileride yapay zekâya başvurduğumuz ve medet umduğumuz birer sektör haline dönüşebilir, gelişmiş ülkelerde diye düşünüyorum. SEYHAN SOYLU: Romanya’nın artık Avrupa Birliğine tam üyelikle ilgili o süreç nedir? Schengen vize sizde geçerli mi? Ne zaman para biriminiz Euro olacak? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Şu anda Avrupa birliği üyesi olduğumuz için ve Avrupa birliği üyesi olma sözleşmemizin bir parçası, hem schengen vizesine geçmek hem de Euro para birimine geçmek. Schengenle ilgili tahaddüdümüz 31 Mart itibariyle gerçekleşecek. 31 Mart tarihinden itibaren Schengen vizesi veren bir ülke olacağız. Öbür taraftan tabi ki deniz ve hava sahalarımızın yine bu Schengen vizesi kapsamında kullanılması söz konusu. 31 Mart yaz döneminin başlangıcı ve bu yaz döneminin başlangıcından itibaren havaalanları ve deniz limanları için geçerli. Deniz limanlarında sıkıntı yok zaten Schengene üye komşu ülkemiz yok, sadece Karadeniz’e açılan bir ülke olduğumuz için. SEYHAN SOYLU: Sizin adınıza sevindim. Şu soruyu sordum Romanya’dan Schengen vizesi alıp Avrupa’ya gidilecek mi? İlk durak Romanya olacak mı? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: 1 Nisandan itibaren Romanya’dan Schengen vizesi alınıp ilk durak ülkemiz olabilecek. Ama kara sınırlarımız için geçerli değil. Karadan gelirseniz Schengen vizesi geçerli değil, yılsonuna kadar kara ulaşımıyla gelirseniz Schengen vizesi ile gelseniz ulaşamazsınız. Schengen vizesi uygulaması için şu anda en az ön gördüğümüz süre yılsonuna kadar. SEYHAN SOYLU: Bükreş’e gittim, giriş yaptım başka bir ülkeye 31 Marttan sonra gidebilecek miyim? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Sadece uçabilirsiniz. Geldiniz, Bükreş’e girdiniz, buradan sadece hava yolu ile başka diğer destinasyonlara uçabilirsiniz. Kara yolu yok.
SEYHAN SOYLU: Kara yolu ne zaman açılıyor? Bu bile sizde çok fark edecek. Sirkülasyon olacak. O zaman turist artışı çok olacak. Romanya vizesini 1 Nisanda alan biri ilk önce Bükreş’te 2 gün kalır sonra Avrupa’da isteği ülkeye gider. Bu da zamanla normal hale gelecek. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Her zaman bu daha iyi anlaşılmıyor. İlk giriş noktası tabi ki Romanya olmak durumunda. SEYHAN SOYLU: Rumen Leyi’si ne zaman Euro oluyor? SAT: Zaten 10 yıldır Schengenle ilgili hazırlığımız mevcuttu. Bu yüzden Schengen programına geçişte her hangi sıkıntı yaşamadık.  Euro’ya geçiş biraz daha hassas bir konu. Özellikle bunu için güçlü bir ekonomik yapımız olması gerekli. Şu an ki durumumuzdan çok daha güçlü olmamız gerekiyor. Bununla ilgili olarak Euro’ya geçişle ilgili geçtiğimiz dönemler içerisinde bir takım tarihler söylenmiş olabilir ve paylaşılmış olabilir. Ama bunlar çok da gerçekçi değildi. Dediğim gibi elinde sonunda olacak. Çünkü Avrupa birliğine vermiş olduğumuz taahhütle birlikte içerisinde yer alıyor. Bunu gerçekleştirebilmek için her şeyden önce kendi ekonomik duruşumuzun biraz daha güçlenmesi gerekiyor. Kendi para dönüşümümüzün kamu değerleri ve diğer ekonomik dönüşüm oranlarının daha da mevcut durumlarda artması gerekiyor. AB ye girdiğimizde satın alma kabiliyetimizin birlikle kıyasla % 55-60 seviyelerindeydi, şimdi %75-80 seviyelerine geldi. Ne zaman %85-90 seviyelerine yani stabil hale gelince ve Romanya’da alabildiğimizi diğer başkentlerde de alabilir hale gelirsek %85-90 satın alabilme kuvvetine eriştirebilirsek ekonomimizi diğer AB ülkeleriyle o zaman bu olacak. Bunun için şu tarih demek ve öngörü söylemek çok da doğru olmaz. SEYHAN SOYLU: Denklemi kurunca. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Evet bu Euro’ya geçiş özellikle çok temkinli olmamız gereken bir konu. Yeterince ince düşünmezsek ve doğru hareket etmezsek sıkıntılar yaşarız. Ekonomi istemediğimiz şekilde geri gitmesi demek.  Böyle bir şey yaşamak istemeyiz. Bunu yaşayan ülkelerde var. Çekya, Polonya ve diğerleri sıkıntı yaşadı. SEYHAN SOYLU: Size göre Türkiye Avrupa’nın bir parçası mı? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Evet SEYHAN SOYLU: Neden o zaman almıyorsunuz? Avrupa Hristiyanlar kulübü mü? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Nasıl alalım siz söylediniz. Ne yapalım. SEYHAN SOYLU: Ne yapmamız lazım daha demokratik mi olmamız lazım? Ekonomik anlamda daha da güçlü olmamız mı lazım? Demokratik anlamda eksiklerimizi tamamlamamız mı lazım? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Burada hiçbir şekilde kibir olarak algılanmasın veya Türkiye cumhuriyetine, Türk halkına ders verir gibi bir şekilde algılanmasın. Bu süreçte AB üyesi olduğumuz, geçirmiş olduğumuz bu sürecin incelenmesi ve irdelenmesi gerekir.
SEYHAN SOYLU: İçimizi incelediniz. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Bizim geçirmiş olduğumuz deneyimleri. Daha iyi görünmesi gerekiyor. Her şeyden önce bir irade olması gerekli. Politik bir irade olması gerekli. Politik iradenin halk tarafından karşılığını bulmuş olması gerekiyor. Ve bir de cesaret olması lazım. Politik Sonuçları olacağını bile bile o toplumsal değişimi yapmaya cesaretinizin olması lazım. Ve bu olmadığı sürece toplumu değiştirmeye yönelik cesaret olmadığı sürece maalesef gerçekleşemez. Politik irade toplum tabanında kabullenmişlik ve reformların gerektirdiği değişiklikleri yapabilme cesareti. SEYHAN SOYLU: Siz monşer misiniz? Bir diplomat olarak görüntü itibariyle inanılmaz karizmatiksiniz, sanki diplomat olarak doğmuşsunuz. Uluslararası ilişkileri kurmak için diplomatik çizgi çiziyorsunuz. Onun için söyledim onu. Bu anlamda söyledim. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Her zaman çok emin olduğum bir şey değil bu. SEYHAN SOYLU: Sizi tanımaktan çok keyif aldım. Bizi ağırladığınız için teşekkür ederim. Bu arada evlisiniz her halde? Çocuk var mı? STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Evet evliyim. 2 tane çocuğum var. SEYHAN SOYLU: Onları yanaklarından öpüyorum. Eşinizi de tebrik ediyorum. Sizin gibi bir eşe sahip olduğu için. Çok teşekkür ederim. STEFAN ALEXANDRU TİNCA: Çok teşekkür ederim.
https://businesschanneldergi.com/business-channel-dergi-181-sayi-cikti/
Devamını Oku

DUYUSAL BÜTÜNLEME TEDAVİSİYLE DENGE VE İŞİTMEDE YENİ BİR YAKLAŞIM

DUYUSAL BÜTÜNLEME TEDAVİSİYLE DENGE VE İŞİTMEDE YENİ BİR YAKLAŞIM
0

BEĞENDİM

İstanbul – Çocuklarda ve yetişkinlerde duyusal farkındalığın önemi artarken, fizyoterapist ve duyu bütünleme uzmanı Ebru Albayrak, bu alandaki çalışmalarını anlattı.

Fizyoterapist Ebru Albayrak, Business Channel Türk TV’de katıldığı programda, çocuklarla duyusal bütünleme terapisi üzerine deneyimlerini paylaştı. 21 yıldır çocuklarla çalışan Albayrak, fiziksel engelli bireylerin duyusal farkındalık sorunlarını keşfettikten sonra, bu alana yöneldiğini ve Amerika’da aldığı eğitimlerle Türkiye’de öncülük ettiğini belirtti. İşte Ebru Albayrak’ın açıklamalarından öne çıkanlar:

İlk Eğitim Amerika’da

Albayrak, Türkiye’de duyusal bütünleme alanında ilk eğitimini Amerika’da, Satun California Üniversitesi’nde tamamladığını ifade etti. Türkiye’de bu yöntemin yaygınlaşmasında öncülük yaptığını belirten Albayrak, 13 yıl önce İstanbul’da açtıkları ilk şubeden sonra Ankara, Bursa ve İzmir’de de toplam altı şube ile hizmet verdiklerini söyledi.

Vestibüler Duyu ve Proprioseptif Farkındalık Önemli

Programda Albayrak, çocukların işitme ve denge duyusunun merkezi olan vestibüler sistemin, öğrenme bozuklukları ve dikkat eksikliklerinde kritik rol oynadığını vurguladı. Aynı zamanda proprioseptif duyunun, beden farkındalığı sağlayarak özgüveni desteklediğini ve sosyal ilişkileri geliştirdiğini belirtti.

Duyusal Bozuklukların Belirtileri

Duyusal bütünleme problemlerinin pek çok alanda etkili olduğunu söyleyen Albayrak, çocuklarda yemek seçme, tuvalet alışkanlıklarında sorunlar, uyku problemleri ve hiperaktivitenin sık görüldüğünü açıkladı. Sosyal ilişkilerde de dokunma hassasiyeti yaşayan çocukların zorlandığını belirtti ve “Bu çocuklar, arkadaşlarıyla temas kurmaktan kaçınabilir ve öfke patlamaları yaşayabilir” dedi.

Beden Farkındalığıyla Sorunların Çözümü

Albayrak, beden farkındalığı çalışmalarının motor becerileri geliştirdiğini belirtti. İnce motor beceriler arasında yazı yazma veya makasla kesme gibi faaliyetlerin yer aldığını söylerken, kaba motor becerilerin ise spor aktivitelerinde önemli olduğunu ekledi. Bu çalışmaların sinir sistemi regülasyonu sağladığını ve çocukların daha dengeli bir ruh hali geliştirmelerine yardımcı olduğunu ifade etti.

Sosyal İlişkiler ve Duygusal Regülasyon

Duyusal problemleri olan çocukların sosyalleşmede zorlandıklarını belirten Albayrak, özellikle okula uyum sağlama süreçlerinde desteğin önemli olduğunu vurguladı. “Bu çocuklar, küçük dokunuşlardan bile rahatsız olabilir ve sosyal ilişkileri olumsuz etkilenebilir,” dedi.

Devamını Oku