ABD kamuoyunda yankı uyandıran gizli bir hükümet raporunun ortaya çıkması, küresel dengelere ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Sızdırılan değerlendirmede, ABD’nin Çin ile doğrudan bir savaşa girmesi halinde ciddi kayıplar yaşayabileceği yönünde çarpıcı tespitlere yer verildi. Raporda askeri kapasite, lojistik sürdürülebilirlik ve teknolojik üstünlük başlıkları altında yapılan analizlerin, olası bir çatışmanın sanılandan çok daha ağır sonuçlar doğurabileceğine işaret ettiği belirtiliyor.
Rapora göre Çin’in son yıllarda özellikle savunma sanayisi, deniz gücü ve bölgesel askeri konuşlanma alanlarında kaydettiği ilerleme, güç dengesini önemli ölçüde değiştirmiş durumda. Askeri planlamalarda Çin’in yalnızca bölgesel bir aktör olarak değil, küresel ölçekte etkili bir güç olarak ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Özellikle Pasifik merkezli bir çatışma senaryosunda ABD’nin ciddi lojistik ve operasyonel zorluklarla karşı karşıya kalabileceği ifade ediliyor.
Değerlendirmede dikkat çeken bir diğer unsur ise teknolojik üstünlük meselesi. Çin’in savunma teknolojileri, füze sistemleri ve siber kapasite alanında hızlı bir gelişim gösterdiği, bu durumun ABD’nin geleneksel askeri avantajlarını sınırladığı kaydediliyor. Uzmanlar, olası bir savaşta sadece sahadaki askeri güçlerin değil, ekonomik dayanıklılık ve müttefik desteğinin de belirleyici olacağına dikkat çekiyor.
Gizli raporda yer alan tespitlerin, ABD yönetimi açısından önemli bir uyarı niteliği taşıdığı yorumları yapılıyor. Çin ile yaşanan rekabetin askeri boyuta taşınmasının yüksek maliyetli olacağına vurgu yapılırken, diplomatik ve stratejik kanalların önceliklendirilmesi gerektiği görüşü öne çıkıyor. Küresel ölçekte artan gerilimlerin, büyük güçler arasındaki olası bir çatışmayı her zamankinden daha riskli hale getirdiği ifade ediliyor.
Ortaya çıkan bu rapor, yalnızca ABD-Çin ilişkileri açısından değil, dünya genelindeki güvenlik politikaları ve jeopolitik dengeler açısından da kritik bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Önümüzdeki süreçte Washington’dan ve Pekin’den gelecek açıklamaların, küresel piyasalar ve uluslararası ilişkiler üzerinde belirleyici etkiler yaratması bekleniyor.


